top of page

Kör Borsacıların Teknolojiyle İmtihanı

  • Yazarın fotoğrafı: Baris Yalin Uzunlu (Alumni)
    Baris Yalin Uzunlu (Alumni)
  • 27 Eki
  • 3 dakikada okunur

Tahmin edeceğiniz üzere metaforik bir başlık attım. Görme engelli insanlara bu yetilerini yeniden kazandırabilecek teknolojiler üzerinde çalışan (Neuralink gibi) şirketlerden bahsetmiyorum (Eminim, elimden düşüremediğim Dan Brown’un yeni kitabının da bu başlık üzerinde etkisi var). Tersine, gözleri cin gibi fıldır fıldır dönen borsacıların sığ bakış açılarını hedef alan bir yazı bu.

 

Az çok finansal okuryazarlığı olan herkesin bildiği gibi, portföy yatırımı yaparken yıllarca belimizdeki iki silaha güvendik. İlki temel analiz. Bunu bir şirketin kapsamlı check-up’ı gibi düşünebiliriz: Finansal tablo analizleri, rasyolar, yatırım kararları, basın açıklamaları hep bu kapsamda yer alır. Arkasında tamamen değilse de ağırlıkla matematiğin gücü vardır. İkincisi ise tarihin tekerrür edeceği düsturundan hareketle, geçmiş fiyat hareketlerinin tekrarlanacağı varsayımının üzerine kurulu teknik analiz. Burada matematiğin kesin hâkimiyeti bulunur. Kitabi bilgiye göre ilkini doğru şirketi seçmede, ikincisini ise yatırım için doğru zamanı yakalamakta kullanıyoruz. Yakın zamanda bu ikiliyi destekleyecek üçüncü bir silahımız daha oldu: Makine öğrenimi. Örüntü tanımadaki akıl almaz başarısı ve değişkenler arasında en eğitimli gözlerin bile göremeyeceği karmaşık ilişkileri anlamlandırması ile makine öğrenimi en güçlü silahımız haline geldi. İstisnasız tüm insanların mantığına hitap eden, önce kendimizi sonra da başkalarını ikna etmede neredeyse kusursuz olan, bildiğimiz tek evrensel dil olan matematiğin sayesinde. Teşbihte hata olmasın, yıllardır çatışmalara bir çift Beretta ile giren bir özel harekâtçının eline bir de MAR 556 piyade tüfeği tutuşturulması gibi bir durum bu.

 

Buraya kadar her şey mükemmel. Fakat asıl sorun piyasaların matematiğe fazla aldırmaması, beklentilere göre şekillenmesi. Beklenti derken sadece gelecekteki fiyat hareketlerini kastetmiyorum. Önemli olan teknolojinin gelecekte ne yöne gideceği. Bu da bize tüm bu silahlarımızı bir kenara bırakıp “Ben bu teknolojiye yatırım yapmalı mıyım?” sorusunu sorduruyor. Mutlaka başınıza gelmiştir: Rakamlar size bu şirketten uzak dur diye bağırır, sağduyunuz ve belki daha önce okuduklarınız tam tersini söyler, somut soyutu alt eder, uzak durur ve fırsatı kaçırırsınız. Nasıl mı? İzninizle başımdan geçen bir olayı aktarayım:

Yakın zamanda profesyonel olarak borsacılık yapan bir tanıdığımla sohbet ediyorduk. Konu kuantum teknolojilerinden açıldı. Ben bu yeni teknolojinin ne olduğundan, potansiyel fayda/zararlarından, pilot projelerden vs. bahsederken teknik detaylar kendisini fazlasıyla sıkmış olacak ki konu dönüp dolaşıp yatırıma geldi. Halka açık bir kuantum bilgisayarı üreticisinden bahsettim ve takip etmesini önerdim. Beş dakika telefonunu kurcaladıktan sonra bana dediği aynen şuydu: Ama P/E’si negatif!

Price/Earnings (kısaca P/E), bir hissenin ucuz mu pahalı mı olduğuna karar verebilmemiz için geliştirilen ölçütlerden biri. Negatif P/E, şirketin para kaybettiğinin sinyalini verir. Haliyle kimse de para kaybeden şirkete yatırım yapmak istemez. Tamam da, bu Edward Hopper’ın 1942 tarihli başyapıtı Gece Kuşları’na bakıp “Aa bu sokak bomboşmuş” demek gibi bir şey. Küçük detaylara odaklanıp büyük resmi kaçırmak, asıl anlatılmak isteneni göz ardı etmek. Arkadaşım diğer bazı göstergelerin de olumsuz olduğuna kanaat getirmiş olacak ki yatırım yapmaktan vazgeçti. Şirketin yeni çıkardığı kuantum bilgisayarından, devlet kuruluşlarıyla yaptığı onlarca anlaşmadan, aldığı teşviklerden, teknolojinin hükümet nezdindeki öneminden, bu alanda yapılan ciddi çalışmaların neredeyse tamamının Nobel aldığından bahsetmedim bile. Tecrübeyle sabit, kendi bakış açımızı değiştirmek bile başlı başına mesele iken başkasınınkini değiştirmek neredeyse imkânsızdır.

Peki sonuç? Bu konuşmadan birkaç ay sonra şirketin fiyat grafiği sopa gibi dimdik olunca aynı kişiden bu sefer ekran görüntüleri gelmeye başladı, aman takip edelim kaçırmayalım diye. Bu sefer de benim kendisine cevabım “E hâlâ P/E negatif” oldu. Kimseyi rencide etmek istemem ama alın size Neuralink’in bile çaresiz kalacağı bir körlük vakası.

Bu tarz örnekler hiç de nadir değil. Sabah saatlerinde ekonomi kanallarına bir göz gezdirin, teknikçiler oradadır. Hep aynı yüzler. Bir elde çubuk şuradan destek buradan direnç, Fibonacci’ye mezarında ters takla attıracak, ben nereden düştüm buraya dedirtecek analizler… Hasbelkader bir tahmin tutarsa yaygarası Fizan’dan duyulan, tahminler tutmayınca da ölü sessizliğine bürünen sözde analistler. Üstelik isim vermeyeyim, bazıları çoğunuzun bildiği kişiler. İşin matematiğine ne kadar hâkim oldukları bir muamma, analiz ettikleri şirketlerin teknolojileri hakkında ne bildikleri daha büyük muamma. Yok kuantumda ralli varmış, hacimler çok artmışmış, yarışta öne geçmeye başlamışlarmış… NASCAR mı izliyoruz? Artık konulara at gözlüğüyle bakmaya, sığ analizlere, içi boş çokbilmişliklere hiç tahammülüm kalmadı.

Bu yazdıklarım özellikle yeni teknolojilere yatırım yapan, ama genel anlamda tüm teknoloji şirketleri için geçerli. Yine de ben küçük bir pozitif ayrımcılık yaparak yazımı kuantum ile sonlandırayım: Kuantum geleceğin teknolojisi. Koskoca Einstein’a özür dilettirebilen bir teknolojiyi hafife alacak ya da ona karşı çıkacak halimiz yok. Milyonlarca dolar harcayıp kuantum bilgisayarları satın alacak halimiz de yok. Yapabileceğimiz yegâne şey onun potansiyelini kavrayabilmek, ikna olursak da bütçemiz yettiğince bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin gelecek yatırımlarına destek olabilmek. Teknoloji yatırımlarında en önemli ölçüt o teknolojinin bize neler vaat ettiği olmalı. Diğer her şey ikinci planda.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
© 2025 by Barış Yalın Uzunlu
bottom of page